31 Ocak 2016 13:21 | Son Güncelleme: 31 Ocak 2016 13:22

Ahmet Çakar da kim?

Beşiktaş eski Teknik Direktörü Slaven Bilic, birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Geçtiğimiz iki sezonda Beşiktaş'ı çalıştıran ve bu sezon da Premier Lig'de West Ham'ın başında olan Slaven Bilic, İngiltere'de Hürriyet'ten İzzet Çapa'nın sorularını yanıtladı.

FİKRET ORMAN’A KIRGIN DEĞİLİM

Bir futbolcu Türkiye’de iyi oynuyorsa ama en önemlisi fitse, dünyanın her yerinde top koşturabilir.

Pat diye sormak istiyorum! Fikret Orman’a kırgın mısın? 

Olur mu öyle şey? Daha dün buradaydı. Maçtan sonra birlikte yemeğe gittik. Sonuçta Beşiktaş’ta bana iki yıl boyunca iş verdi, iyisiyle kötüsüyle bir dostluğumuz oldu. Niye bir kırgınlığım olsun ki? Bazen olaylara profesyonel bakmak lazım.

Çok merak ediyorum, neden ellerin sürekli cebinde?

Nereden çıkardın bunu?

Hemen hemen bütün fotoğraflarında öyle...

Çünkü fotoğraflar genellikle maç esnasında çekiliyor.

Özel bir anlamı yok yani?

Elimi cebime koymamın ne diye özel bir anlamı olsun ki? Senin ellerin şu an niye cebinde?

BEŞİKTAŞ PREMIER LİG’DE GAYET İYİ İŞ ÇIKARTIRDI

Bu buz gibi havada bizi dışarıda oturttun, donuyorum da ondan! Neyse cepleri fazla karıştırmadan, başka soruya geçeyim en iyisi. Sence Premier Lig’de oynayabilecek Türk futbolcular var mı?

Tugay Kerimoğlu ve Emre Belözoğlu gibi oyuncular zaten oynadılar. Bunun sadece İngiltere ile alakası yok, bir futbolcu Türkiye’de iyi oynuyorsa ama en önemlisi fitse, dünyanın her yerinde top koşturabilir. 

Sen keşke teknik direktör yerine Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri falan olsaydın. Cevaplarının hepsi birbirinden politik...

Ne yapayım? Ben buyum, senin için değişeyim mi? Düşündüğümü söylüyorum işte... 

Eğer Beşiktaş Premier Lig’de olsaydı, şampiyonluğa yürür müydü?

Bak, yine başladın “eğer”li cümleler kurmaya... Ben yine de cevap vereyim, evet bence Beşiktaş Premier Lig’de de gayet iyi iş çıkarabilecek bir takım. 

Her şeyi sorguladıklarından dolayı yeni nesile “neden jenerasyonu” diyorlar. Hâl böyle olunca genç oyuncuları sadece otoriteyle yönetmek mümkün mü?

Yeni nesili bilmem ama sen kesin “eğer” jenerasyonundansın ya da adın Bay Eğer.

Bakıyorum komedyen tarafın da var...

Ee dedim ya, teknik direktörlük çok yönlü bir meslek... Sorunun cevabına gelince, eskiden tek bir kişinin söz hakkına sahip olduğu, ordu disiplininin hüküm sürdüğü bir sistemin içindeydik. Fakat dünyayla birlikte futbol da değişti. Şimdi eskisi gibi bir otoriteden bahsetmek mümkün değil.

EFSANE FUTBOLCULARIN HOCA OLMASI RİSKLİ

Sahalarda efsaneleşmiş futbolcuların, yıllar sonra formasını giydiği takıma teknik direktör olarak dönmeleri hakkında ne düşünüyorsun?

Mesela Shearer veya Zidane gibi isimlerin teknik direktörlük yapmasını tehlikeli buluyorum açıkçası. Düşünsene Real Madrid’de oynuyorsun, yaşayan efsanesin, ikonsun ve birden hoca oluyorsun. Prestij açısından tabii ki muhteşem bir şey. Mesela Sergen, Beşiktaş’ın başına gelse kesinlikle iyi bir konumda olacaktır. Fakat ister istemez insanlar futbolcuyken sahada yarattığın mucizelerin aynısını hoca olduğun zaman da bekliyor. Oysa elinde sihirli değnek yok... 

“Topun peşinden koşmakla, koşanları yönetmek farklı şeyler” diyorsun...

Tebrikler Mr. Eğer, aynen öyle! Taraftarların, oyuncuyken gösterdiğin performansın aynısını hocayken de beklemeleri kaçınılmaz bir hale geliyor. Geçmişte mükemmel bir oyuncu olduğun için yine her şeyin kusursuz olmasını isteyecek insanlar senden ve başarısız olabilme ihtimalin kimsenin aklına bile gelmeyecek. Bu taşın altına giren hocaların doğal olarak neredeyse tüm geçmiş kariyerlerini çöpe atmak ya da futbolcuyken yarattıkları o şanı yok etmek gibi riskleri oluyor. 

Karşı mısın yani bu duruma?

Hayır karşı falan değilim. Efsane futbolcuların hoca olması çok güzel bir şey fakat güzel olduğu kadar da riskli. Mesela benim de çok sevdiğim Shota, Trabzonspor’da futbolcu olarak çok iyi bir isim yaptı. Kasımpaşa’yı çalıştırmaya başlayınca da Trabzon 2 yıl boyunca ısrarla ona hocalık teklifi götürdü. Ama her seferinde o gelen bu istekleri “Ben orada kahramandım. Yarattığım imajı riske atamam” diyerek reddetti. Fakat ne olduysa oldu, takımın başına geçti. 2,5 ay sonra da görevi bırakmak zorunda kaldı. Kendisiyle konuşmadım ama kanımca taraftarların kafasındaki imajı biraz zedelenmiş olabilir.

Senin de durumun pek farklı değil aslında... Eskiden West Ham’de oyuncuydun, şimdiyse hocasın...

Bunun zor bir misyon olduğunun farkındayım ama ben her zaman pozitif düşünmeye çalışan bir adamım.

Maç kaybedince pek de pozitif olacağını hayal edemiyorum. 

Yahu bunun adı futbol, en nihayetinde bir oyun oynuyoruz. Ne olursa olsun yaptığın işten zevk almalısın. Mesela dün Manchester City ile oynadık. Düşünsene adamlar buranın beş büyüklerinden biri. Bütün dünya seni izliyor, acayip bir baskı altındasın. Tabii maç öncesi oyunculara “Organize olmalıyız, bunları bunları yapmalıyız” falan diye komutlar verdim ama sahaya çıktıktan beş dakika sonra da “Yaya Toure gibi adamlara karşı oynayacaksınız. Korkmayın, tadını çıkarın!” dedim. Hayatta benim için en önemli şey, yaptığın her şeyden keyif almak. Maçları kazanıp kaybetmekten ziyade, hepsinin güzel birer anı olarak kalması çok daha mühim.

Türkiye’deki derbilerinde çok şanssızdın ama burada ıskaladığın derbi yok maşallah!

İnan hâlâ o derbileri neden kazanamadığımızı düşünüyorum. Gerçekten çok sinir bozucu bir dönemdi. Ancak eğer hiçbir derbiden galibiyetle çıkmadıysak, sebep olarak yalnızca “şanssızdık” demenin saçma olduğunun farkındayım. Kim bilir belki de hepimiz çok gergindik ve ben bir teknik direktör olarak üzerimizdeki o baskıyı başarıyla yönetemedim.

Peki West Ham’de ne değişti? Şeytanın bacağını mı kırdın?

Gerçekten bunu ben de bilmiyorum. Aslına bakarsan aynı şekilde çalışıyorum ve aynı sistemle hazırlanıyorum. Hatta İstanbul’daki maçlarda buradakilerin bazılarından daha iyi bile oynuyorduk. Belki de dediğin gibi şansım döndü sonunda.

Türkiye’de kırmızı kartlara kurban gitmiş olmayasın...

O, sebeplerden sadece bir tanesi. Tekrar söylüyorum, geriye dönüp baktığımda, oyuncuları maçlarda yeterince rahatlatamamamın mağlubiyetlerin en önemli nedeni olabileceğini düşünüyorum. Bu konuda da kendimden başka kimseyi suçlayamam.

TÜRKİYE’DE HAKEM OLMAK GERÇEKTEN ÇOK ZOR

İngiliz hakemleriyle yurdum hakemleri arasındaki yedi farkı bul desem, nasıl bir cevap verirsin?

Türkiye’de hakem olmak gerçekten çok zor. Burada bana maçtan 1-2 gün önce hakemin adını mail olarak atıyorlar. İsmi dışında ben o adamın kim olduğunu asla bilmiyorum. Umurumda da değil zaten. Ama Türkiye’de öyle mi? Maçtan üç gün önce hakemleri konuşmaya başlıyor herkes. Geçmişinden başlıyorlar, bir maçta Beşiktaş’ın penaltısını nasıl yediğine kadar her şeyi masaya yatırıyorlar. Yok efendim nasıl vermezmiş? Sebep neymiş? Yahu zaten her tarafta kamera var. O da yetmiyormuş gibi, maç bittikten sonra da televizyonlarda saatlerce pozisyonları tartışıyorlar.

İngiltere’de pozisyonlar tartışmaya açık değil mi yani?

Burada durum biraz daha rahat. Hakemlerin üzerinde tabii ki bir baskı var ama yanlış yaptıkları zaman kimse arkasında başka şeyler aramıyor. “Yanlış karar”, “Görmedi” diye geçiştiriyorlar olayı. Sonuçta saniyeler içinde karar vermek zorundalar, haliyle hatalar yapılabiliyor. Fakat Türkiye’de maalesef hataların altında her zaman farklı sebepler aranıyor.

Futbol koçunun, meşhur yaşam koçlarıyla arası nasıl? Kişisel gelişim kitapları falan okur musun hiç?

Okumayı seven bir adamım fakat tercihim biyografilerden yana. “Nasıl Lider Olunur?” diye bir kitabı elime alıp, yok efendim “Dik dur”, “Düzgün konuş” gibi maddeler okumak yerine Alex Ferguson, Bill Clinton, Winston Churchill gibi gerçek liderlerin yaşamlarından ders çıkarmak daha akıllıca geliyor.

Her teknik direktörün bir “yeşil saha geçmişi” olması şart mı?

Bu durum bir avantaj belki ama sadece eski futbolculardan hoca olur diye bir kural yok. Hiç futbol oynamamış biri de iyi bir teknik direktör olabilir.

Hâlâ Beşiktaş’ta neler olup bittiğini takip ediyor musun?

Tabii ki... Hatta ekibimle Beşiktaş hakkında sık sık konuşuyoruz.

Gelelim Şenol Güneş’e...

Ben Beşiktaş’tan ayrılırken kimse bana “Takımın başına kimi getirelim?” diye sormadı. Fakat hem başkan arkadaşım olduğundan hem de takımın iki sene boyunca direktörlüğünü yaptığımdan dolayı Şenol Güneş konusunda Fikret Bey bana danıştı. Şenol’un adını duyar duymaz da “Bence bu iş için en iddialı isim o” dedim. Ayrıca “yabancı bir hoca” olarak dikkat çekmek istediğim bir konu var; son 5-6 yıldır şampiyonluk kazanmış takımların hocalarına bakarsan hepsi Türk. Galiba yabancı teknik direktör olmak Türkiye’de çok büyük dezavantaj haline geldi.

VAKTİM OLURSA YENİ STADIN AÇILIŞINA GELECEĞİM

Fikret Orman seni yeni stadın açılışına davet etti mi peki?

Evet kendisinden davet aldım ve vaktim olursa mutlaka geleceğim İstanbul’a.

EMRE “BAY FENERBAHÇE”DİR

Sence üç büyüklerden hangisi şampiyonluğu göğüslemeye daha yakın?

Yarışın Beşiktaş ve Fenerbahçe arasında geçeceğine inanıyorum. Galatasaray’ın şampiyon-luğu alması ise tam anlamıyla bir mucize olur. Fenerbahçe’de çok yıldız oyuncu var belki ama takım benliklerini kaybettiklerini görüyorum. Emre’nin yokluğu, Caner Erkin’in geçen seneki performansından uzak oluşu, Gökhan Gönül ve Mehmet Topal’lı grubun dağılmasına yol açtı. Beşiktaş’ın ise 1-2 oyuncuya ihtiyacı vardı ve bu sorunu çözdüler. Ayrıca bu yıl yine evlerinde oynamasalar bile bizim zamanımızdaki gibi başka şehirlere gitmek zorunda değiller. Uzun lafın kısası bir Beşiktaş taraftarı olarak Beşiktaş’ın bu sene şampiyon olacağına inanıyorum.

Emre Belözoğlu’nu affettin mi peki?

Emre bana ne yaptı ki affedeyim?

Önce sahada el kol hareketleri sonra da soyunma odasına giderken koridorda söylediği o cümleleri ne çabuk unuttun!

Maç sırasında olağan şeyler bunlar. Emre bana affetmemi gerektirecek hiçbir şey yapmadı. O “Bay Fenerbahçe”dir. Onun futboluna saygım ve sevgim var.

Bir de milli gururumuz Arda var tabii...

Arda kesinlikle çok parlak bir oyuncu. Galatasaray’da kalsaydı da başarılı olurdu tabii ama Atletico Madrid’de olgunlaşıp, kelimenin tam anlamıyla bir “adam” haline geldi. Eh sonuç zaten ortada, şimdi de Barcelona gibi bir takımda oynuyor.

AHMET ÇAKAR KİM

Sahalarda sana ayrılan sürenin sonuna mı geldik, nereden çıktı bu piyano aşkı?

Ne piyanosu?

Piyano çalmaya merak sarmışsın, öyle diyorlar...

Yok yahu, nereden uyduruluyor bunlar anlamıyorum. Kim söylemiş böyle bir şeyi?

Piyanoyu boşver o zaman da Ahmet Çakar sürekli programında sana laf sokuyordu bir aralar...

O kimdi?

(Telefonumdan fotoğrafını gösteriyorum) Nasıl yani tanımıyor musun Çakar’ı?

Tanımaz olur muyum! Boşver onlar geçmişte kaldı.

Hürriyet

Diğer Haberler

CUMHURBAŞKANLIĞI 6. ULUSLARARASI YAT YARIŞLARI CUMHURİYET KUPASI ETABININ STARTI İSTANBUL’DAN VERİLDİ
Cumhurbaşkanlığı 6.Uluslararası Yat Yarışları’nda Cumhuriyet Kupası Heyecanı Başlıyor
Deniz Kızı Kadın Yelken Kupası'nın 10. yılı büyük bir coşkuyla kutlandı
Cumhurbaşkanlığı 6. Uluslararası Yat Yarışları'nın Çanakkale etabı sona erdi
CANLI DİNLE
TEKRAR YAYIN
Ümit Metin Yıldız